| ENDÜSTRİYEL ŞBEKELERİN ELEKTROMANYETİK UYUMLULUĞU 
    EMC tanımı, 
     EMCnin tanımı 
     EMCnin dünya 
    genelinde kabul görmüş bir tanımı var. Bu tanımda EMC, herhangi bir cihaz 
    veya sistemin, kendi elektromanyetik ortamı içinde tatmin edici bir yolla 
    çalışması ve herhangi bir elektromanyetik bozucu etki yaratmaması olarak 
    adlandırılmakta.  Bir bina içinde 
    bulunan çok fazla sayıda cihazın birbiriyle iletişiminde kullanılması 
    gerçekten çok büyük sorunlar yaratmakta. Bir bütün olarak bu konunun ele 
    alınması gerekiyor. Bu bütünün içinde yer alan çok farklı disiplinlerin 
    konuyla ilişkilendirilmesi gerekiyor. İşin içinde mimarlar, tesisatçılar, 
    müteahhitler ve mühendisler yer alıyor. Arzu edilen elektromanyetik 
    uyumluluk düzeyine ulaşmak istiyorsak, binanın ilk tasarımından itibaren 
    bahsedilen meslek gruplarının birlikte çalışması gerekiyor.  EMC problemi 
     Aslında EMC çok basit 
    bir konu ancak kağıt veya tablo üzerinde. Konunun içinde üç tane bileşen 
    var. Bunlardan bir tanesi olumsuz etki yaratan kaynak, diğeri bu etkinin 
    aktarılma yolu ve üçüncü olarak da bu olumsuz etkiye maruz kalan nesne ya da 
    cisim.  Elektromanyetik 
    rahatsızlığı yaratan kaynak, çeşitli cihazlar olabilir; örneğin cep 
    telefonu. Elektronik devresi olan herhangi bir cihaz negatif etkiye açık 
    kalan kurban konumunu alabilir. Kaynak ile elektromanyetik etkiye maruz 
    kalan cihaz arasında çeşitli yollar ile iletişim kurmak mümkün. Bunun için 
    beş yol var:  1- Ortak empedans
     2- Kapasitif 
     3- Endüktif 
     4- Kablo alanı 
     5- Ortak mode döngüsü
     Elektromanyetik 
    olumsuz etkilerden korunmak için kaynağı yok etmek bir yaklaşım olabilir. 
    Kaynağı bariyer içine almak ve etkileri engellemek mümkün. Bazı durumlarda 
    da erişim yollarını ortadan kaldırmayı becerebiliyoruz. Bu da istenmeyen 
    olumsuzlukları gidermek için bir çözüm yolu. Bazı durumlarda gördüğümüz üç 
    ögeyi ele alarak elektromanyetik durumu ortadan kaldırma olanağımız var. 
    Bunların çoğu çok yüksek maliyetli çözümler olmakta.  Olumsuz etki 
    düzeyleri  Olumsuz etki 
    düzeylerine baktığımızda 3 bölge görmekteyiz. Grafikte gördüğümüz koyu mavi 
    ile işaretli bölge normal çalışma bölgesi, kırmızı işaretli bölge de 
    istenmeyen etkilerin anormal çalışma koşulları yarattığı bölge. Ayrıca bir 
    de geçiş bölgesi var. Elektromanyetik problemlerin çözülmesi demek, 
    cihazların normal çalışma bölgelerinde kalmaları, faaliyetlerini o konuda 
    sürdürmeleri anlamına gelmekte. Cihazlarını test ettirdiğimiz zamanlarda 
    uyumluluk düzeyi görmekteyiz. Elektromanyetik etkilerden olumsuz etkilerin 
    alınmaya başladığı bölge arasında bir geçiş alanı söz konusu. Bu 
    problemlerin çözümü için aradaki magrin denilen bölgeyi olabildiğince 
    geniş tutmak hedefimiz.  
    EMC fenomeni  Elektromanyetik 
    fenomenin düşük frekanslarda yani 1 Megahertzin altındaki frekanslarda 
    gerçekleşmesinde iletimin sağlanma yolları var. Bunlardan bir tanesi 
    kablolar üzerinden yapılan iletim, diğeri de hava üzerinden ışınım yoluyla 
    yapılan iletim. İlk olarak kablolar üzerinden gerçekleştirilen iletim 
    konusunu aşağıdaki başlıklar altında inceleyeceğiz:  1- Flicker (gerilim 
    dalgalanmaları)  2- Gerilim düşüşleri 
    (cihazların nominal gerilim değerlerinin daha altına inilmesi durumu) 
     3- Güç kablosu iletimi 
    (özellikle Avrupada yeni yeni gündeme gelen ve üzerinde çok durulması 
    gereken bir konu. Bina içindeki tesisatlardaki güç iletimi hatları üzerinde 
    gerçekleşen elektromanyetik uyumsuzluk. Gerilim dengesizlikleri özellikle üç 
    fazlı sistemlerde fazlarının eşpotansiyel değerde olmaması farklı gerilim 
    değerleri taşıması)  4- Kablosuz iletim
     5- Frekans değişimi 
    (50 Hz.in altında veya üzerinde şebeke geriliminin değerler alması) 
     6- İndüklenen 
    gerilimler  7- Çökme gerilimleri
     8- Aşırı gerilim
     9- Harmonikler 
     Maalesef bütün 
    bunların hepsi aynı anda aynı cihaz üzerinde olabilir. Bu da bizim için çok 
    rahatsız edici bir sorun. Elektromanyetik olumsuzluk sorunlarının ışınım 
    yoluyla gerçekleşmesi durumunda karşımıza üç farklı başlık çıkmakta. 
    Bunlardan bir tanesi manyetik alan. Bu manyetik alan transformatörlerden, 
    endüksiyon fırınlarından, bakım hatalarından, demiryolu besleyicilerinden ve 
    benzer kaynaklardan ortaya çıkabilmekte. İkinci başlığımız da elektrik 
    alanı. Bu da yüksek gerilim hatları ve demiryolu kaynaklarını örnek olarak 
    gösterebileceğimiz kapsamda tutabiliyoruz. Son olarak da yıldırım darbeleri 
    bulunuyor. Yıldırım darbeleri ışınımla gerçekleşen sorunların yüzde 50sinin 
    kaynağı.  Yüksek frekanslı 
    elektromanyetik fenomenlere baktığımız zaman alçak gerilim sistemlerinde 
    olduğu gibi iki farklı yolla kaynak ile olumsuz etkilenen cihaz arasındaki 
    iletişimin kurulduğunu görmekteyiz. İletimle gerçekleştiğinde yüksek 
    frekanslarda kalıcı gerilim veya akımların indüklenmesi durumu söz konusu. 
    Cihazlar üzerinde tek yönlü geçici akımların veya geçici rejimlerin 
    yaşanması veya dalgalanan geçici etkilerin gerçekleşmesi söz konusu. 
     Işınımla olan etkilere 
    baktığımızda yine radyo televizyon gibi yayın yapan merkezlerin etkilerini 
    görmekteyiz. Bu bir radar veya cep telefonu olabilir. İkinci sırada ark ve 
    kıvılcım spektrumundan söz edebiliyoruz. Bunlar da devre kesme sırasında 
    gerçekleşen veya yıldırımın yarattığı arklar olabilir. Demiryolu 
    sistemlerindeki trenlerin üzerindeki yüksek gerilim veya orta gerilim 
    hatlarıyla pantografların birbirleriyle temas edip ayrılmaları sırasında 
    gerçekleşen arklar söz konusu. Üçüncü sırada elektrostatik deşarj söz 
    konusu. Tepelerde elektromanyetik darbelerin oluşması diğer bir madde.
     
    Elektromanyetik sorunlardan korunma  Elektromanyetik 
    sorunlardan korunmak için üç farklı elemandan oluşan bir sistem olması 
    nedeniyle bu üç elemen üzerinde yapacağımız uygulamalar bize korunmayı 
    getirmekte. Öncelikle alıcı veya kurban olarak tanımladığımız olumsuz etkiye 
    maruz kalan sistemin bağışıklığını artırmamız mümkün. İkinci olarak olumsuz 
    etki yaratan kaynağın etkilerini azaltabilir hatta yok edebiliriz. Üçüncü 
    olarak da kaynak ile kurban arasındaki iletişimi engelleriz. Arzu edilen bir 
    çalışma kalitesine ulaşabilmek için bazı noktalara dikkat edilmesi, sağduyu 
    kurallarına ve önemli başlıklara değinilmesi gerekmekte. Bunların ilki 
    eşpotansiyelli topraklama sistemi ve tekbir topraklama sistemin 
    kullanılması. Bunun da sistemin potansiyel referansında yer alması 
    önerilmekte. Bu anlamda ne kadar metal cihaz varsa hepsinin birbirleriyle 
    birleştirilmesi gerekmekte. Güç dağıtımında en iyi topraklama sistemi TN-S 
    sistemi veya TT siteminin kullanılması optimum bir çözüm.  Başka dikkat edilmesi 
    gereken nokta farklı türdeki kabloların birbirlerinden ayrılması, güç 
    kablosu, yardımcı kablo, veri kablosu, ölçme kablolarının aynı kablo kafası 
    veya aynı kablo demeti içinde kullanılmaması. Plastik kablo yönetim sistemi 
    istenmemekte, bunların metal olması gerekmekte. Veri ve ölçme kablolarının 
    mutlaka ekranlanmış kablolar olmaları gerekmekte. Güç kaynağının korunması 
    önem taşımakta. Filtrelerle veya aşırı gerilim korunma cihazlarıyla 
    birleştirilmiş olması önem taşıyor.  
    Topraklama sistemi ve eşpotansiyelli bağlama  Koşullar ne olursa 
    olsun topraklama sisteminin üç farklı bileşeni yerine getirmesi zorunludur. 
    İnsanların emniyeti, ekipmanın korunması ve elektrik dağıtım kaynağının 
    merkezinin potansiyel referansı. Eşpotansiyelli bağlantı sistemleri ortak 
    empedansı azaltmakta, yani ekipmanla toprak yüzey alanları arasındaki döngü 
    akımını azaltmakta. Bu da eşpotansiyelli bağlantıların açık olan tüm mekanik 
    parçaları kablo iletim sistemlerini, boruları, bina yapısında yer alan metal 
    konstrüksiyonları, ofislerdeki metal çalışma alanlarını eşpotansiyelli 
    şekilde birbirlerine bağlamaktan geçmekte. Sistem bunları 3 boyutlu bir ağ 
    şeklinde irtibatlandırmayı gerekli görüyor. Bu ağların gözü ne kadar küçük 
    olursa elektromanyetik uyumluluktan korunma düzeyi de o kadar yüksek olmakta 
    yani ağ gözü büyüklüğü ile ters orantı bulunuyor.  
    Topraklama yapısı  Aşağıdaki şekilde 
    topraklama yapılarını görmekteyiz.  En üstte IBN ismi 
    verilen yalıtılmış şebeke yapısı bulunmakta. Toprak iletkeni olarak 
    gördüğümüz PE, kanal üzerinden yere erişmekte. Bina içinde ne kadar ekipman 
    varsa onların hepsi birbirleriyle irtibatlandırılmış durumdadır ki 
    üzerilerinde herhangi istenmeyen bir yük biriktirme durumu olmasın, hepsinin 
    eşpotansiyeli sıfır olsun düşüncesiyle. Elektromanyetik uyum açısından 
    baktığımızda 4 farklı topraklama yapısı var. İlkindeki TN-S sistemi en iyi 
    sistemden biri. Burada etkiye açık iletken parçalar da topraklanmakta. 
    Koruyucu iletken ve toprak iletkeni birbirlerinden ayrılmış durumda. İkinci 
    yapı olan TN-C sistemi bileşik bir sistem. Burada nötr ve topraklama 
    iletkeni tek bir hat üzerinden gerçekleştiğinden kötü bir sistem ve bütün 
    problemlere de ortam hazırlayan bir yapı. Üçüncü yapıda da (TT-TT) bütün 
    topraklama birbirinden ayrı bir şekilde gerçekleşmekte. Trafo üzerinden bir 
    topraklama iletkeni var ama bina içi tesisatlarda da ayrı ayrı topraklama 
    iletkenleri bulunmakta. Dördüncü şeklimizde ise (IT-IT) izole edilmiş bir 
    topraklama söz konusu. Burada doğrudan bağlantı yok, arada üç farklı 
    sembolle gösterdiğimiz Z empedansı bulunuyor. Ayrıca aşırı gerilim durdurucu 
    ve yalıtım izleme cihazı bulunmakta. Bunun üzerinden de toprak bağlantısı 
    gerçekleşmekte. Konuya sadece elektromanyetik uyumluluk açısında 
    baktığımızda TN-S sisteminin en iyi sistem olduğunu görürüz. İkinci sırayı 
    TT sistemi alıyor. Diğer sistemler sadece elektromanyetik uyumluluk 
    açısından zayıf sistemler olmakta.  
    Topraklama sistemleri ve elektromanyetik uyumluluk  Topraklama sistemleri 
    ve elektromanyetik uyumluluk konusunda iki çalışma modu var. Birincisi 
    diferansiyel mod, diğeri de ortak mod. Diferansiyel modda tüm topraklama 
    sistemlerinin gerek faz-faz, gerek faz-nötr arası empedans değerleri eşit. 
    Elektromanyetik uyum açısından ortak modun daha zayıf olduğunu görüyoruz. 
    Yüksek potansiyellerde eğer eşpotansiyelli bağlantılar kullanılmazsa, 
    kabloların uzun olması nedeniyle tüm topraklama sistemi verimsiz ve etkisiz 
    bir yapıya dönüşecek. Aşağıda topraklama sistemleri ve elektromanyetik 
    uyumluluğun kıyaslandığı tabloyu görüyorsunuz. Tablomuzda sol taraftaki 
    sütun alçak frekans, sağ taraftaki sütun ise yüksek frekans. TT, IT ve TN-S 
    sistemlerinde herhangi bir sorun yok. Ama TN-C sisteminde cihazları bozuk 
    kullanılmaz hale getirebileceğiniz düşük frekanslı akımların N sistemi 
    üzerinden geçmesi söz konusu. Yüksek frekanslı sistemlerde TN-S haricinde 
    her türlü topraklamada ciddi riskler var. TTde ortak modda çalışmada aşırı 
    gerilim riski var. ITde de ortak moda çalışmada çok daha fazla aşırı 
    gerilim riski var. TN-C topraklama sisteminde de yüksek frekansta, ortak 
    çalışma modunda yüksek frekanslı akımların tel sistemi üzerinden akması söz 
    konusu. Ayrıca aşırı gerilimlerin oluşma riski çok yüksek. Bu tabloya 
    bakarak birtakım sonuçlar elde edebiliyoruz. Bunlardan bir tanesi elektronik 
    ekipmanların kullanıldığı binalarda TN-C sisteminin yasaklanması. EN 50174-2 
    ve EN 50310 standartlarında TN-S sisteminin zorunlu olduğunu görüyoruz. 
    Yüksek frekanslarda bütün topraklama sistemleri etkisiz kalmakta. Yalnızca 
    iyi bir tesisat, eşpotansiyelli bağlantılar yapmak, burada risklerin 
    azaltılmasında önemli rol oynamakta. Ancak her durumda kabloların giriş 
    noktalarında özellikle hassas cihazlara yakın yerlerde aşırı gerilim 
    durdurucularının kullanılması gerekmekte.  
    Busbarlar  Eşit akım değerlerinde 
    kompakt busbaraları, ayrı kablolara veya iletkenlere kıyasla yaklaşık 3 ila 
    20 defa daha az etki yaratıyor. 50 Hertzlik manyetik indüklemeler 
    elektronik sistemleri rahatsız etmekte ve insanların korunması için 
    sınırlanmaları gerekmekte. İkinci olarak da manyetik endüksiyonların tek 
    veya üç fazlı sistemler üzerinde ortaya çıkması bazı faktörlere bağlı. Bu 
    faktörler; akım düzeyi iletkenler arasındaki mesafe tesis edilme ya da 
    yerleştirme koşulları, kabloların fiziksel topolojileri, ölçme noktaları ve 
    iletkenler arasındaki mesafe, eğer varsa metal kapaklarla bir ekranlayıcı 
    etki yarattığından manyetik endüklemenin ortaya çıkmasında belirleyici 
    büyüklüklerden birisi olmakta. Busbaralar, ayrı kullanılan kablolardan veya 
    iletkenlerden çok daha az endüklemeler yaratmakta ve eşit akımlar söz konusu 
    olduğunda bunun derecesi 3 veya 20 defa daha az olmakta.  
    Kablo yönetim sistemi  Kablo yönetim sistemi 
    olarak 3 farklı seçeneğimiz var. Bunlardan bir tanesi kablo sepeti, diğeri 
    delikli kablo tavası, sonuncusu da deliksiz kablo tavası. Etkilere 
    baktığımızda en olumsuz seçeneğin kablo sepetinin kullanılması olduğunu 
    görmekteyiz. Delikli kablo tavası biraz daha iyi bir seçenek. Kuşkusuz kablo 
    sepeti en ucuz, kullanımı da en kolay olduğundan sıkça tercih edilmekte. 
    Elektromanyetik etkileri azaltmak istiyorsak ideali deliksiz kablo tavaları 
    kullanmak. Kabloların kesitlerini aşağıda görüyoruz; onlar üzerinde herhangi 
    bir elektromanyetik etki söz konusu değil. Kenarlardan itibaren 45 derecelik 
    koruma alanları içerisinde kalacak şekilde kabloları yerleştirmemiz gerekir.
     
    Kablo sınıflandırması  Kablo 
    sınıflandırmasında EMC perspektifinden bakıldığında 4 farklı grupla karşı 
    karşıyayız. 4. grup çok hassas bir grup. Bu grup analog link (sensör 
    bağlantısı) olarak gösterebileceğimiz bir grup. 3. grup da sadece darbelere 
    karşı hassas olan bir grup. Aynı zamanda analog grup üzerinde olumsuz 
    etkiler yaratmakta. 2. grup çok hassas değil fakat elektromanyetik uyum 
    açısından 3 ve 4. grubu rahatsız eden ve onun üzerinde olumsuz etkiler 
    yaratan bir grup. Bir aktüatör bağlantısı bu kategorideki etkiye bir örnek. 
    Grup 1 ise koruma topraklaması olan cihazlar. Onların hassasiyeti söz konusu 
    değil fakat onlar manyetik uyum açısından hem 2., hem 3., hem de 4. gruplar 
    üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktalar. Çoğunlukla böyle komplike 
    sistemler kullanılmakta. İmalatçılar bütün analog üzerindeki ekipmanların 
    elektromanyetik uyumluluk testlerini yaptıklarında herhangi bir sorun 
    çıkmayacak.  
    Kablo yönetim sisteminde olması gereken özellikler  Kablo yönetim 
    sisteminde olması gereken özellikler ve kablo kanallarının nitelikleri 
    şöyledir:  Metalik kablo 
    kanalları bazı kurallarla uyum sağlar. Metallerin boyanmaması büyük önem 
    taşıyor. Boyandığı takdirde boya yalıtkan görevi görmekte ve bu uyumu 
    bozmakta. Kenarlarının kıvrılması da büyük önem taşıyor. Ayrıca kesitlerin 
    gereksinimleri karşılaması da çok önemli. Uçtan uca her üç kenarın da 
    birbirleriyle temas edecek şekilde irtibatlandırılması büyük önem taşıyor. 
    Kablo kanalının her iki ucundan topraklanması tavsiye edilmekte. En azından 
    her kesişim noktaları diğer kesişim noktaları ile ve diğer metal parçalarla 
    topraklanması önerilmekte..Her 3 ya da 5 metrede bir birbirleriyle 
    irtibatlandırılması gerekiyor. Hangi cihaz için kullanılıyorsa o cihazın 
    metalik yapısı ile irtibatlandırılması da kablo kanallarının elektromanyetik 
    uyumsuzluk yaratmaması için önem taşıyor. Kablo kanallarının üzerinde 
    etiketler bulunması, ne tür kablo taşıdığının belirtilmesi bakımından önemli 
    olmakta.  
    Kablo türleri  Her binada kullanılan 
    kabloları 4 kategoride toplayabiliriz. Güç kablosu, yardımcı devre kablosu, 
    enformasyon teknolojileri için kullandığımız kablolar ve ölçüm kabloları. 
    Bütün bu kabloların aynı kablo tavası üzerinden gelişigüzel yerleştirilmesi 
    elektromanyetik uyum açısından asla istenmeyen bir durum. Bugün için 
    kullanılması doğru olan çözüm; güç kablolarıyla yardımcı devre kablolarını 
    aynı tava içine yerleştirmek. Data kabloları ve ölçme kablolarını da aynı 
    kablo tavaları içinde ama birbirinden ayrı şekilde yerleştirmek ve üstlerine 
    kapak koymak doğru bir çözüm. Bu kapak kolay bir şekilde kaldırılabilir. 
    Şuan için değil ama 5-6 yıl içinde gelecekte olacak doğru çözüm aşağıdaki 
    şekilde gösterildiği gibi katlar şeklindedir.  En yukarıda güç 
    kablosu, onun altında yardımcı devre kabloları, onun altında da data 
    kabloları ve alt ise ölçme kabloları bulunmakta. Katlara ayırmak sadece 
    yeterli değil bu sırada olması tavsiye edilmekte. En önemli konu; güç 
    kablolarını data kablolarından ve ölçme kablolarından uzak tutmak. 
     
    Kabloların ekranlaması  Kabloların 
    ekranlanması konusunda uzun yılların deneyimleri var. Bir kablonun iki ucu 
    da aynı topraklama yoluna aitse çok düşük düzeyde sensör kablosu yalıtımı 
    yapılıyor. Bunun dışında ekran iki ucundan da toprağa ve iletken yapıya 
    irtibatlandırılmakta. 50 Hzlik bir gürültü söz konusu ise paralel bir 
    topraklama iletkenini sisteme dahil etmek gerekir. Düşük düzeyde yalıtılmış 
    sensör kablosu söz konusu ise ekranın bir ucunu sensörün referans girişine 
    irtibatlandırmak ve diğer ucunu da toprak noktasına yerleştirmek önemli. Bir 
    kablonun iki ucu da aynı topraklama zonunun parçası değilse yalıtım 
    bileşenlerine ihtiyaç olabilir. Bu trafo veya optik cihazlar olabilir. İki 
    izole edilmiş parçanın her iki ucu da birbirlerine ortak topraklama sistemi 
    üzerinden irtibatlandırılmak gereği doğmakta.  
    Veri kabloları ve konnektörler  Öncelikle enformasyon 
    teknolojisi kablolarına ilişkin öneriler EN 50173 içinde bulunmakta. Çok iyi 
    bir kablo alabilirsiniz ama ona uygun konnektör kullanmıyorsanız verdiğiniz 
    parayı kaybedersiniz. Tersi de doğru; yani çok iyi konnektörler kullanıp 
    kalitesiz kablolar kullanırsanız o zaman da konnektörlere yüksek meblağ 
    ödemiş olursunuz. Kablonun da konnektörün de birbirleriyle uyumlu olması, 
    aynı nitelikte özellikler taşıması önemli. Bu konuda uyulması gereken bazı 
    noktalar var:  1- Kabloların 
    ekranlanması 360° olmalı.  2- Gerek simetri, 
    gerek empedans, gerek yalıtım açısından, konnektörler kabloların kalitesini 
    düşürecek karakteristikte olmamalıdır. İmalatçıların montaj kılavuzlarını 
    okuyup gerekli kurallara uyması çok önemli.  3- Konnektörleri 
    birbirleriyle doğru irtibatlandırarak topraklama sürekliliğini korumak 
    gerekiyor.  4- Özellikle veri 
    kablolarını belli bir yarıçaptan daha küçük aralıklarda eğip bükemeyiz. Buna 
    da dikkat edilmesi gerekiyor.  
    Aşırı gerilim koruma cihazları  Bu cihazlar hem 
    elektriksel devrelerde hem de veri korumada kullanılan cihazlar. Bu 
    cihazların tasarımında farklı konular dikkate alınmakta, risk analizlerinin 
    yapılması gerekmekte. Bu ortamda kullanılmakta olan ekipmanın 
    elektromanyetik hassasiyet derecesi nedir, bu tür karşılaştırmaları yapmak 
    önem taşıyor. Aşırı gerilim-akım koruma cihazlarının verimin kendi 
    yapılarına bağlı olduğu kadar, bunların devreye alınmasında da dikkate 
    alınması gereken faktörlerle gerçekleşmekte. Çok iyi cihazlar olabilir ama 
    iyi bağlantılar kurmadığınız takdirde işlevsiz kalacaklardır. Öte yandan 
    eğer devrede di/dt çok dik bir şekilde yükseliyorsa kısa bağlantılar 
    yapılmalıdır. Onlar sayesinde aşırı gerilimler engellenebilmekte. Yıldırıma 
    karşı korunma söz konusu ise de eş potansiyelli bağlantıların ve 
    topraklamaların yapılması gerekiyor. Cihazların bakımlarını da yapılması da 
    önemlidir.  Örnek: Bir yıldırım 
    düşmesi durumu yaşanırsa şekildeki yolu takip ederek toprağa akacaktır. 
    Burada akımın katettiği yolun yani kablonun uzunluğunun etkisi çok 
    önemlidir. Amaç L1, L2, L3 olarak belirtilen yıldırımın yarattığı akımın 
    etkileyebileceği kablo yolunun kısa tutulması ve 0.6 metreye eşit veya küçük 
    olması gerekmekte.  Örnekte cihazın koruma 
    gerilimi ancak 1800 Volt olduğundan cihazınızı kaybetme riskimiz var. 
     Örneğimizde cihazın 
    dayanabileceği maksimum gerilim 2 kVtu. Mevcut tesisat üzerinde bir 
    yıldırım etkisi yaşandığında kabloların uzunluğu nedeniyle istenmeyen 
    gerilim 3300 Volta ulaşıp cihazınızı kullanılmaz hale getirmişti. Tesisatta 
    yaptığımız bir değişiklik de sadece L3 iletkeninin boyunu kısaltmak. Şebeke 
    içinde ortaya çıkabilecek maksimum gerilim 1800 Volt değerine ulaşabilmekte. 
    Bu da cihazın dayanabileceği 2000 Voltun altında kaldığı için herhangi bir 
    zarar söz konusu olmamakta.  Akım döngü yollarının 
    boyu çok önemli. Çok ağır akımlar sistemden geçmekteydi ve bunların 
    elektromanyetik etkileri de çok büyük olmaktaydı. İkinci seçenekte döngüyü 
    daha küçültmüş oluyoruz. Küçük döngülerde küçük akımlar geçebildiğinden 
    olumsuz etkileri de azaltılmış olmakta.  1. seçenekte yatay 
    yerleşim söz konusu. Akım döngü loopları küçük. 2. seçenekte ise dikey 
    yerleşim söz konusu. Her iki yerleşim de sadece konumsal farklılık 
    göstermekte. Bunlar ortak empedansı düşüren ve ortak döngüleri kısaltan 
    uygulama örnekleri.  
    Avrupa (CENELEC) Standartları  Tesisatlarla ilgili 
    mevcut standartlar 3 tanedir:   EN 50173; 
    enformasyon teknolojileri ve temel kablolama sistemleri konusunda 
      EN 50174; 
    enformasyon teknolojileri kablo tesisatları kurulmasına ilişkin   EN 50310; 
    eşpotansiyelli bağlantı uygulamaları ve binalardaki topraklamalar konusunda. 
    Bunların içinde IT ekipmanları da bulunmakta.    Kaynak:
    
    3 E Dergisi Sayı 121, Haziran 2004 |